Aşağıda ele alacağım konuyu , herkesin anlayacağı bir şekilde izah etmeye çalışacağım ve neden zaman zaman ‘ sayılar ‘ ile meditatif çalışmaları verdiğimizi yazacağım. Neden kainatta her şey belli bir denge ve matematik üzerine kuruludur? . Siz hiç kafanızı çevirip doğayı incelediğinizde ahenksiz bir görüntü ile karşılaştınız mı ? Örnekler kafanızda canlanmıştır. Sayıların gizemini ve önemini farkeden pek çok düşünürün bu konuda söylemiş olduğu sözler günümüze dek gelmiştir .Bunlardan biri ve en tanınmışı Galileo ‘dur .Galileo “Evrende gözlem yeteneğimiz mevcuttur ancak bunu daha iyi algılayabilmek için matematiği bilmemiz , sayı ile anlamaya çalışmamız gerekir. Harfleri üçgenler, daireler ve diğer geometrik biçimlerdir. Bunları algılayamadan tek sözcüğü bile izah edemeyiz , karanlık bir labirentte turlarız “demiştir.Matematik bilimine adını yazdırmış ünlü bilim insanlarından filozof ve matematikçi İyonyalı Pisagor ise dünyanın sayıların gücü üzerine kurulduğunu anlatmaktadır. Onun için tüm sayıların başlangıcı 1’dir.Bir(1) ,tek olanın birliği ve tekillik,parçalara ayrılamaz bütünlük ile temsil edilir.
Bir sayısı , Kuran-ı Kerim’de , hurufu mukat ta ‘ Elif’ kabala da ise ‘ Aleph’ ile temsil edilir ve başlangıçtır. Pisagor’a göre birçok mistik gelenekte sayılarla ilgili şu temel fikirlerin benimsendiği söylenebilir.
1. Sayılar, düzene soktukları şeylerin doğasını belirler,
2. Bu sayede sayı, Yaratıcı ile yaratılmış âlem arasında aracı olur,
3. Sayılar üzerindeki değişiklik, sayılarla bağlantılı şeyleri de etkiler. Ayrıca, sayıyı Tanrı’nın asli ve aktif erdemi olarak gören Pisagor un bu ilmi tanımlayan aşağıdaki ifadeleri oldukça önemlidir.
Sayılar ilmi ve kökeninde bir’in bulunduğu ilim, tevhîd ilmidir. Sayıların özelliklerine sınıflandırılmasına ve düzenine ilişkin ilim, Yüce Yaratıcı tarafından yaratılan varlıkların ve O’nun sanatının, düzeninin ve sınıflandırılmasının ilmidir. Sayı ilmi nefsin merkezine yerleştirilmiştir. Açıklığa kavuşmadan ve hiç kanıtsız bilinmeden önce pek az tefekkür ve hafızaya ihtiyaç duyulur.
Ayrıca İslamiyette çeşitli ibadetlerin belli sayılarda yapılmasının istenmesi bu konuya verilen önemin göstergelerinden kabul edilebilir. ‘Allah tektir , tek olanı sever‛ hadisinden yola çıkılarak özellikle tek sayıya vurgu yapılmış, dinî ritüeller ve ibadetlerin tek sayı ile icra edilmesinde dinî bir önem sunulmuştur. Namaz esnasında rüku ve secdedeki zikirlerin 3, 5 veya 7 kez tekrar edilmesinin istenmesi, namaz sonrasında 33’er kez tespih çekilmesi ilk akla gelenler… Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Sayı sembolizmi sûfî ve mistik düşünürlerin telif ettikleri eserlerin çoğuna da sirayet edegelmiş olup sözgelimi İbnü’l-Arabî’nin Fusûsu’l-Hikem adlı eserinde çokça vurgulanmış ve her biri bir Peygamberin hikmeti ile eş değer tutulan 27 fass halinde açıklanmıştır. M. Arabi ye göre sayılar son derece önemli olup adeta kişinin ‘ berzahı ‘ hükmünde seyreder. Çünkü, İlah olan evrendeki varlıkları sayıların ölçüsü ve nizamına göre inşa ve icat etmektedir. Sadece bu yönü ile değil, tüm yönü ile sayılar alemin kozmik dili olarak nitelendirilmelidir ve Arabi ye göre sayılar ‘ ilmül aded’ olarak yani sayıların bilgisi olarak ele alınmış ve neredeyse tüm eserlerinde bu hususa ayrıca değinmiştir. Dileyenler Fütûhât birinci cildi inceleyebilirler , s. 126. Konuyu daha fazla uzatıp sizi sıkmak istemiyorum.
Tasavvufi tradisyonlardaki düşünce geleneğiyle paralel olarak İbnü’l-Arabî’ye göre sayı (aded), var oluş (vücûd)un ilahî mertebe (hazret)sinde bil kuvve halde mevcut olan ilahî bir sırdır.
İlahî hazrette kuvve halinde zuhur eden sayının âlemdeki zuhuru ise fiilîdir. Sayı, âlemdeki fiili zuhurunda ilahî hazretteki kuvveyi de kendisiyle birlikte bu âleme taşıdığından âlemdeki zuhurunda hem bilkuvve hem de bilfiil mevcut hale gelmiştir. Hıristiyan bir neo-platoncu düşünür olan Augustine ‘ de İbnü’lArabî’yle benzer şekilde sayının ilahî arketipine işaret eder. Ona göre de sayılar, ilahî bilgeliğin formu ve insan ruhunun tanıyabileceği şekilde dünyada var oluşudur.
Platon ‘a göre de sayıların önemi o kadar büyüktür ki , akademisinin kapısına Ageometretos Medeis Eisito” Geometri bilmeyen giremez” yazdırmıştır .Rus matematikçi Nikolay İvanoviç Lobaçevski ise matematik bilimini şöyle yorumlar:
‘’Matematiğin hiçbir dalı yoktur ki; ne kadar soyut olursa olsun, bir gün gerçek dünyada uygulama alanı bulmasın.”
Artık evrende bulunan her şeyin farklı frekanslarda titreşen enerjiden meydana geldiği ,bilim insanları tarafından kabul edilmektedir .Her kelimenin ve onu oluşturan harflerin ayrıca her sayının belli bir titreşimi ve rezonansı vardır .Doğru zikredildiğinde bu titreşimin frekansına dahil olup , açığa çıkan enerjiyle hemhal olmak mümkündür .Rus matematikçi Grigori Grabovoi’ye göre de doğru sayıları kullanmak suretiyle hayatın her alanında büyük dönüşüm yaşanabilir ve insan bedeni şifa bulabilir ,sağlığına kavuşması mümkün olabilir.
Kur’an’da ise bu konuda ayetler çok kesin ve nettir . Evrenin geometrik bir plan dahilinde yaratıldığı ‘’Her şeyi tek tek ölçtük ve biçtik’’ ayeti ile sabittir.
Nebe Suresi’nin 29. ayetinde Rabbimiz “… Biz, her şeyi yazıp saymışızdır” buyurmaktadır. Cin Suresi’nin 28. ayetinde ise “… (Allah) herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir” .buyrulmaktadır.
Bugün şüphesiz ki ki Astroloji de makroalemin mikroalem üzerindeki sembol ve tesirlerini okuma ilmidir ve matematiği sıkı biçimde kullanır . Sayılar , astrolojide kullanımı olmazsa olmaz bir bütünlük sistem içerirler ve son derece önemlidir.Kabala’da olduğu gibi, gelenek değişmez ve Arapların da sayılarla harfleri eşleştirdiği bir ebcet hesabı bulunur. Bunun özü esasında ‘gematria ‘ denilen İbrani Kabala sistemi ‘ numeroloji’ ye dayanır. Numerik sistemde 1’den 22’ye kadar sayılar ve İbrani alfabesindeki 22 harf bulunur. Her sayının bir anlamı ve etkisi vardır. Diğer yandan Kabalistik Tarot eğitimlerimizde ele aldığımız ‘ Arcana Majör ‘ sisteminde Numeroloji ve Hormonal bağlantıların matematik olmadan yine izahı mümkün değildir.
Diğer yandan her kavim, uygarlık , tarihte , sayıları gösteren kendi işaretlerine haiz olup bunları ‘ etkin ve aktif ‘ biçimde hayatlarına sunmuştur. Sayılar, Sümerlerde çeşitli biçimde kullandıkları kertikler, İnkalar , renkli düğümlerini , Çinliler , abaküsü, Romalılar, ilkel sayı formlarını ve kökeni Antik Yunan ve İbranilere dayanan alfabetik sayılama yönteminin kullanımı da yukarıda izah ettiğim gibi Arapça da devam etmiştir.(Harflerin sayısal değerleri de olduğundan meditasyonda uygulanan sayı son derece kadim bir tradisyona ve astrolojik bir matematik bağlantısına dayandığından oldukça elde tutulur olmuştur)
Her şey birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve her sayının bir anlamı , benzer frekansta titreştiği, rezone olduğu bir gök cismi vardır. Meditasyon ile zikrin kontrolünde de ‘ Sayı ‘ son derece önemlidir ve kökeni budizmden , kabalaya kadar uzanır. Esasında bilimsel temeli , doğum haritalarımızdaki ‘açısal’ koordinasyonların zararlarını bertaraf etmek ve ek bir destek, bir yararlı açı oluşturabilmektir . Bu İslamiyet öncesi ve sonrası Arabistan yarım adasında da sıkça kullanılmış, ibrani sistemlerce de Rukye olarak kabul görmüştür.
Tüm mantra okumalarında , sayı sistemi şayet ‘ Rukye – Upaje ‘ bağlantılı remedy olarak aktive edilecekse sayı son derece önemlidir. Ancak , Büyük akılla bağlantı, İlahi olan ile birleşme ve aşkınlık anlamında kullanılacaksa ise sayı ve zaman – mekan gözetilmeksizin tekrarlar yapılır ve kişinin tekamülü sırasında zorlanacağı durumlar farkındalık ile çözülür , ilahi yardım ile sağaltılması beklenir. Yazımı bitirirken yukarıdaki ayet ile noktalayacağım, “Biz, her şeyi yazıp saydık”(Nebe 29) Burada ki saymak ‘ İhsa ‘ kelimesi ile yani ‘ El Muhsi ismi ile bağlantılıdır. Şayet bir kişi çıkıp da sayılar ve matematik astrolojide yoktur derse , hem Yaratıcı nın ‘ El Muhsi ‘ ismini yok sayıyor hem de astrolojiyi bilmiyor demektir.
OnurGüven